Kişisel Etkinliği Yüksek Seviyede Tutmak için 4 İpucu
Geçenlerde benden “kişisel etkinliğimi” nasıl koruduğum ile ilgili bir yazı yazmam istendi. Bu ifade benim için ilginç, çünkü işte, evde ailelerimizle, arkadaşlarımızı ziyarette yani kısacası kişisel etkinlik hayatın her alanına uygulanabilir. Peki bizler insan olarak yararlılığımızı düzenli olarak nasıl en üst düzeye çıkarıyoruz?
Güne yavaş başlayın
Güne mümkün olduğunca yavaş başlamayı sevdiğim bir sır değil, malum bunu birçok kez yazdım. Neden mi? Çünkü hepimiz sabah yataktan fırlayan, işe koşturan, eve yorgun argın gelen, geç saatlere kadar televizyon izleyen veya telefonunda gezinip duran ve ertesi gün de aynı şeyleri yapan insanlar tanıyoruz. Ondan sonraki gün de, sonraki gün de. Bana sorarsanız bu pek dengeli ya da huzurlu bir hayat değil.
Ben ilham verici alıntılar okuyarak ve yaşayacaklarımı düşünerek güne yavaş yavaş başlıyorum. Ardından, yapılacaklar listemdeki görevleri kontrol etmek için koşmak yerine, her bir göreve veya hedefe nasıl yaklaşacağım üzerine kafa yoruyorum. Bu, günlük programımı önceliklendirmeme ve daha az stresle daha yaratıcı düşünmeme yardımcı oluyor. Zorluklarla daha fazla enerjiyle yüzleşebiliyor ve takımımla iş birliği yapmak ve ailemle birlikte olmak gibi önemli şeylere odaklanabiliyorum. Geceleri, gün içinde olanları düşünüyor ve yeni bir sabahı dört gözle bekliyorum.
Kendiniz için net hedefler belirleyin
Kişisel ve profesyonel tüm iyi performanslar net hedeflerle başlar. Aslında, Bir Dakika Yöneticisi (The One Minute Manager®) adlı kitabımızda Spencer Johnson ve ben Bir Dakika Yöneticisinin İlk Sırrı’nı “Bir Dakika Hedefleri” olarak adlandırdık.
- Her hedef 250 kelime ya da daha azından oluşur. Böylece herkes bir dakika içinde okuyabilir. Bu şekilde, istediğiniz zaman hedeflerinizi gözden geçirebilir ve her bir hedef üzerindeki etkinliğinizi kontrol edebilirsiniz.
- İlk dört veya beş hedefinizi belirledikten sonra, bunları önem sırasına göre sıralandırın.
- Şimdi, her hedefin altına, o hedefe ulaşmak için tamamlamanız gereken görevleri ve bu görevlerin her biri için ihtiyacınız olan yaklaşık süreyi sıralayın.
Hedeflerimizi listelemek, tam olarak neyin ne zaman yapılması gerektiğini netleştirmemize yardımcı olur. Bu süreci kafamızdan çıkarır ve etkili bir şekilde yönetebileceğimiz şekilde gözümüzün önünde olmasını sağlar.
Yaşam boyu öğrenen biri /öğrenci olun
Çoğumuz günümüz dünyasında hiçbir şeyin aynı kalmadığının farkındayız. Yaklaştığını bildiğimiz günlük değişikliklerle etkili bir şekilde başa çıkabilmek için hem işte hem de evde esnek olmamız gerekiyor.
Değişime uyum sağlamanıza yardımcı olmanın bir yolu, kendinizi yaşam boyu öğrenen biri/öğrenci olarak düşünmektir. Bunu ister profesyonel ister kişisel gelişim için yapıyor olun, yaşınız, eğitiminiz veya liderlik düzeyiniz ne olursa olsun, öğrenmeye devam etmek zihninizi ve becerilerinizi zinde tutar. Elbette, bir lider olarak zirvede olmak bir süre için harika hissettirir; ancak öğrenmeye devam etmezseniz, kişisel memnuniyetiniz ve işyerindeki etkinliğiniz zarar görecektir.
Eşim Margie, yaşam boyu öğrenenlere/öğrencilere harika bir örnektir. Her gün öğrenmeye açıktır. Sadece çeşitli konularda dersler almakla kalmaz, aynı zamanda hem roman hem de kurgusal olmayan eline geçen her türlü kitabı okuyarak zihnini sürekli geliştirir. Margie aynı zamanda yaşam boyu öğretmenlik yaptığı için şu anda şirketimizdeki genç kuşaklara kariyer planlaması konusunda dersler veriyor.
Aslında tanıdığım en iyi liderler yaşam boyu öğrenenlerdir. Sürekli gelişimin etkili liderliğin bir parçası olduğunu bilirler. Ve zihninizi öğrenmeye açık tutmak, hayatın önünüze çıkardığı her türlü değişikliğe uyum sağlamanızı kolaylaştırır.
Olumlu bir bakış açısına sahip olun – sahip olduğunuz nimetleri sayın!
Daimi bir iyimser olsam da, her günün mükemmel olduğunu söyleyemem. Annem bana uzun zaman önce işlerin her zaman istediğim gibi gitmeyeceğini ve olumlu düşünmenin hayatın iniş ve çıkışlarıyla başa çıkmama yardımcı olacağını öğretti. Haklıydı da!
Peki kendimi biraz kötü hissettiğimde ve ruh halimi toparlamam gerektiğinde ne yapıyorum? Derin bir nefes alır, şöyle düşünürüm: Yoldaki bu tümseğin zihnimi geçmişe sürüklemesine izin vermeden nasıl ilerleyebilirim? Spencer Johnson’ın The Precious Present adlı kitabından değerli bir ders aldım:
“Geçmişten ders almakta sorun yok ama orada yaşamayın. Gelecek için plan yapmakta da sorun yok ama orada da yaşamayın. Hayatınızı sürdürürken gerçekten mutlu olmak istiyorsanız, sizin için değerli olan şeyleri kaybetmeyin. Şimdiki anı yaşayın.”
Ne kadar güçlü bir mesaj! Kendimi ya çoktan olmuş bir şey için kötü hissederken ya da henüz olmamış şeyler için endişelenirken yakaladığımda hep bunu hatırlıyorum.
Son olarak, kim olursanız olun ya da nereli olursanız olun, nimetlerinizi saymayı unutmayın. Artık seksenli yaşlarıma geldiğim için, ağrılar, sızılar ya da başka şeyler hakkında sızlanmanın kolay olabileceğini anlıyorum. Ancak hayatta şükredilecek o kadar çok şey var ki. Margie’nin ve benim en sevdiğimiz Noel filmlerinden biri, başrollerinde Bing Crosby ve Danny Kaye’in oynadığı eski ama güzel bir film olan White Christmas’tır. Bu filmde her zaman rahatlatıcı bulduğum “Count Your Blessings” adlı bir şarkı vardır. Nakaratı şöyle:
“Eğer endişeliysen ve uyuyamıyorsan,
Koyunlar yerine nimetlerinizi sayın.
Ve nimetlerinizi sayarak uykuya dalacaksınız.”
Peki siz kendinizi kişisel etkinlik konusunda nasıl değerlendirirsiniz? Hayatınızın her alanında olabileceğinizin en iyisi misiniz, yoksa biraz parlatmaya ihtiyacınız var mı? Umarım biraz olsun kendinizi sorgulamanızı ve düşünmenizi sağlayabilmişimdir!
KEN BLANCHARD
Ken Blanchard’ın “4 Tips for Maintaining a High Level of Personal Effectiveness” adlı makalesinin çevirisidir.