Hedef Belirleme Hakkındaki Efsaneler ve Gerçekler
Hedef Belirleme Hakkındaki Efsaneler ve Gerçekler
“Takımımdaki kimsenin ne yaptığını bilmediğini hissediyorum. Aklımı kaçırmak üzereyim,” diyor dünya çapında tanınmış bir atletizm giyim şirketinin başkanı. Beni SLII® kullanımı konusunda rol model olabilmesi için ona koçluk yapmam amacıyla işe aldı ve çok üzgün. Tüm yönetim kadrosu SLII almış. SLII® yöneticilere, bağlı çalışanlarına hedefe bağlı olarak doğru yönlendirme ve destek kombinasyonunu nasıl sağlayacaklarını öğreten bir Blanchard programı.”
“Bu insanların hepsi deneyimli profesyoneller; ben anlamıyorum.”
“Tamam,” dedim. “Peki ya onların hedeflerine bir göz atarsak, böylece her birinin sizden biraz daha fazla desteğe veya yönlendirmeye ihtiyaç duyabileceği noktaları belirleyebiliriz.” Bir an sessizlik oldu. Zoom’daydık, bu yüzden onun boşluğa baktığını görebiliyordum. Bunu uzun bir süre boyunca sürdürdü. Yüz ifadesinin şaşkınlıktan, inanamamaya ve kızgınlığa geçişini gözlemledim.
Sonunda düşünme sürecini tamamlayıp ne diyeceğini bilemez halde sohbetimize geri döndü. Başını iki yana sallayıp üzgün bir ses tonuyla şöyle dedi: “Biliyorsunuz, 2020’ye girerken 2019’un 4. çeyreğini tüm departmanların hedeflerini netleştirmek için çalışarak geçirdik. Hepimiz kendimize çok güveniyorduk ve odaklanmıştık. Sonra Covid ortaya çıktı ve talepteki çılgın artış, tedarik zincirlerinin bozulması, satıcıların bizi hayalet gibi görmesi derken, resmen çırpındık durduk. Yeni normal karşısında hedeflerimizi gözden geçirmek için hiç durmadığımızı fark ettim. Herkesin kaybolmuş olmasına şaşmamalı.”
Kendini mahcup hissetti. İlk aklına gelen, çalışanlarının bocaladığı oldu ama kendisinden başka suçlayacak kimsesi yoktu. “Bunu göremediğime inanamıyorum. Neyim var benim böyle? Şimdi, şu anda tam olarak ne yapmam gerektiğini artık biliyorum. Bir dahaki konuşmamızda tüm takım için hedeflerimi tamamen gözden geçirmiş olacağım.”
İlginç olan, takımından kimsenin de bunu görmemiş olmasıydı. Bu kadar bariz bir şeyin nasıl gözden kaçtığını açıkladığında, onlar da en az kendisi kadar hayal kırıklığına uğramış. Herkes, “Bizim neyimiz var? Bunu nasıl göremedik,” demiş.
Bu konuşmanın benzeri birkaç görüşmeden sonra ben de bir aydınlanma yaşadım. Hedefler (özellikle de tüm takımların birbiriyle uyumlu olmasını gerektiren kurumsal hedefler) her zaman üzerinde çalışılması gereken bir süreçtir. Yeni bilgiler elde edildiğinde gözden geçirilmeleri gerekir.
Hedefler belirlendikten sonra bu konuda toplu bir hafıza kaybı oluyor gibi. The New One Minute Manager® (Yeni Bir Dakika Yöneticisi) adlı kitabında Ken Blanchard ve Spencer Johnson hedeflerimizin çıktısını alıp masamızın üzerine iliştirmemizi önerir. Bunu okuduğumda “Hıh! Kim kendi hedeflerini unutur ki?” demiştim.
Meğer 2019’da ben de bunu unutmuşum. Yılsonunda ekibimle belirlediğimiz hedeflerin üzerinden geçmeye başladık ki bir de ne göreyim, büyük bir hedefi tamamen unutmuşum. Bunun nasıl olabileceğini düşündükçe ve işlerin nerede raydan çıktığını saptamaya çalışırken boynum büküldü. Kıdemli liderlerimden biri yılın başında bir hastalık geçirmişti ve engelli olarak aramızdan ayrılmadan önce uzun bir izin almıştı. Tüm odağımı duygusal bir iniş-çıkışın ortasındaki aksaklıkları yönetmeye verdiğimi fark ettim.
Şu meşhur sözü bilirsiniz: biz plan yaparken, kader bize güler. Ben şahsen kaderin gülmesine malzeme olmaktan gurur duymuyorum. Danışanım ve benim gibi deneyimli iş liderlerinin başına bu gelebiliyorsa (dördüncü sınıftan beri hedef odaklı biri olmuşumdur), hedef belirlemenin ve hedeflerde durumun değerlendirilmesinin sürekli gözetilmesi gerektiğini söyleyebiliriz.
İşte bu hikâyelerden çıkarılacak dersler.
Gözünüzü Toptan Ayırmayın. Hayat karmaşıklaşıyor. Hepimiz beklenmedik olayların pençesindeyiz ve kolayca rotamızdan sapabiliyoruz. Hedeflerimizin olması; odağımızı daraltmamıza yardım eder ve hedeflerimize ulaşmamıza yardımcı olmayacak şeylere hayır dememizi kolaylaştırır. Bir hedef doğrultusunda çalışmak aynı zamanda gecikmiş hazza karşı toleransımızı da artırır. Hayatın kaçınılmaz cilvelerine maruz kaldığımızda, bir hedefimizin olması tekrar yola koyulmamıza yardımcı olabilir. Elimizdeki tek kaynak zamanımız ve gücümüzdür. Hedefler, bu kaynaklara akıllıca yatırım yapmamıza yardımcı olur. İşler değiştiğinde veya yeni bilgiler ortaya çıktığında, hedeflerimizi yeniden gözden geçirmeli ve buna göre düzenlemeliyiz.
İyi Hedefler Belirleyin. Bu pratik gerektiren bir beceridir. Konu kişisel hedefler belirlemeye geldiğinde, çoğu insan gerçekten ne istediğini bilmez. Kendi halimize bırakılırsak, insanlar kazanmaktan çok kaybetmemek için oynarlar. Birçok üst düzey lider, sadece hedeflere öncelik vermekte değil, aynı zamanda şirketin hedefleriyle uyumlu hedefler belirleyecek netliği sağlama konusunda zorlanabilir.
Koçlar kişilerle çalışırken ilk iş olarak koçluk için hedefler belirlerler. (İnsanlar koçluktan herhangi bir değer elde edip etmediklerini başka nasıl bilebilirler?) Başarılı bir koçluk çalışmasının tek gerçek ölçütü budur. Ancak bu olağanüstü zor olabilir. Bazı danışanlar koçluğa tam olarak ne üzerinde çalışmak istediklerini bilerek gelirler, ancak hedeflerini daha spesifik hale getirmek için biraz yardıma ihtiyaç duyarlar. Diğer danışanlar koçluğa bazı fikirlerle gelirler, ancak netleştirmek ve önceliklendirmek için yardıma ihtiyaçları vardır. Bir de koçluk almaya gelen ama bunu düşünecek zamanı ya da zihinsel berraklığı olmayan danışanlar var. Bir keresinde koç takımımızdan biri, sadece hedeflerinin ne olduğunu tam olarak bilen kişilerle çalışmak istediğini söylemişti. Tek düşünebildiğim şuydu: “Bir dakika, bu zaten işin yarısı değil mi?” Kendisi artık Blanchard Coaching’in koçu değil. Bir başka koçumuz Norbert Horn, hedefleri olmadan koçluk yapmaya çalışmayı, gideceği yeri bilmeden taksiye binmeye benzetirdi. Yerinde bir benzetme.
Liderlerine koçluk yapmamız için bizi görevlendiren tüm sponsorlar yatırım getirisi konusunda son derece çaresiz. Yaptıkları yatırımın olumlu etkisini ölçebilmek ve raporlayabilmek istiyorlar. Sonuç üzerindeki etkiyi göstermek için çalışan bağlılığı, şirkette kalma süreleri ve satış miktarları gibi ölçütlere bakabiliriz ancak nihai yanıt şu soruların cevaplarında saklıdır:
- Liderlerimiz uygun hedefler belirledi mi?
- Bu hedeflerde önemli bir ilerleme kaydettiler mi?
- Bu ilerleme liderliğin kalitesinde ve kurumun önem verdiği diğer konularda bir fark yaratıyor mu?
Kurumlarda koçluk bağlamında, iyi hedefler belirlemek en kritik adımdır ve çoğu zaman göz ardı edilen bir adımdır.
Geriye Doğru Plan Yapın. Koçluk çalışmalarıma genellikle şu soruyla başlarım: “Mükemmel bir dünyada, altı ay içinde şu anda sahip olmadığınız neye sahip olacaksınız?” İleriyi hayal etmek çok zor olabilir; vizyon, hedeflere ulaşmak için nelere ihtiyaç duyulduğuna dair fikirlerle karmakarışık hale gelebilir. İstenen bir sonuca doğru ileriyi düşünmek ve sonra geriye doğru çalışmak çok daha sorunsuz olabilir. Böylece kişi ne istediğini görür ve sonra kendine şu soruyu sorar: “Tamam, bu sonuca ulaşmadan hemen önce ne olması gerekiyor?” ve sonra “Peki bundan önce ne olması gerekiyor?” ve bu böyle devam eder. Bu yöntem genellikle hedefin altı aylık bir süre içinde gerçekleştirilemeyecek kadar büyük olduğunu ortaya çıkarır, ancak en azından bu zaman diliminde gerçekte nelerin başarılabileceğini netleştirir.
SMART’ın Evrimi
SMART’ın bir hedef belirleme yöntemi olduğunu ilk öğrendiğim zamanı asla unutmayacağım. 1985 yılıydı ve nasıl yapacağıma dair en ufak bir fikrim olmadan bir oyunculuk kariyeri yapmaya çalışıyordum. Hedef belirleme fikrim şuydu: oyunculuk işi almak. Belirsiz ve yönsüzdü. Kiminle konuştuğunuza bağlı olarak harfler farklı anlamlara gelebilir; ama ben öğrendiğimde SMART, Specific (Açık), Measurable (Ölçülebilir), Attainable (Erişilebilir), Relevant (Konuyla İlgili) ve Trackable (Takip Edilebilir) anlamına geliyordu.
Açıklık ve Ölçülebilirlik beklenmedik engeller olabilir. Net ve ölçülebilir rakamlar içeren hedeflerin belirlenmesinin daha kolay olması mantıklıdır: tartıdaki rakamlar yalan söylemez ve satış kotaları pazarlık konusu yapılamaz. Diğer tüm hedef türleri biraz yaratıcı düşünmeyi gerektirir. Örneğin, koçluk yaptığım bir danışan, ilişkilerinin miktarını ve kalitesini artırmak istiyorsa, listede tam olarak kimin olması gerektiğini ve her bir ilişkinin kalitesini nasıl ölçeceğimizi belirlemek için çok çalışmamız gerekir.
Erişilebilirlik de insanları yanıltabilir. Hiç kimse düşük hedefler koymak istemez, ancak hiç kimse ulaşılamayacak bir hedef yüzünden hayal kırıklığına uğramak da istemez. SMART’ı öğrendiğim ilk kişi Co-Active Eğitim Enstitüsü’nün kurucularından biri olan Henry Kimsey House’tu. Bize, belirleyeceğimiz hedefimizin heyecan verici olacak kadar büyük olması gerektiğini ancak saçma olacak kadar da büyük olmaması gerektiğini söylemişti. Beni yanlış anlamayın, ben her zaman biraz fazla yüksek hedefler koymuşumdur. Hedeflerime nadiren ulaşıyorum çünkü (görünüşe göre) ulaşamayacağım hedefler belirliyorum. Ancak başardıklarımın, hiç hedef koymamış olsaydım başaracaklarımdan çok daha fazla olduğundan eminim. İlk kitabımı yayınladığımda hedefim New York Times Best Seller listesinde yer almaktı. Aslında hiç listeye giremedi ama en azından bir kitabım yayımlanmış oldu. Bu yüzden büyük düşünün derim. Neyin saçma olduğuna sadece siz karar verebilirsiniz. Kendimi asla James Cameron’la kıyaslayacak kadar ileri gitmezdim ama bir röportajında şöyle dediğini okuduğumda çok etkilenmiştim: “Hedeflerinizi gülünç derecede yüksek belirlerseniz ve başarısız dahi olsanız, geri kalan herkesin başarısından daha yüksek bir seviyedeyken başarısız olmuş olursunuz.”
Konuyla İlgili olmak, hedefi önemsemeniz gerektiği anlamına gelir, böylece başarırsanız sonuçtan gerçekten memnun olursunuz. Sizin için bir anlamı olmalı. Önemsemelisiniz. Hem de çok. Üstlendiğiniz hedef daha büyük bir amaç veya hedef ile ilgili olmalı, bağlantılı olmalı. Hedefim oyunculuk işi almak olduğunda, gerçekten de oyunculuk işi aldım. Ücretsizdi, genellikle deneyseldi, yapımcılık deneyimi olmayan kişilerle çalışıyordum ve Broadway’den o kadar uzaktaydım ki potansiyel menajerlerin ya da casting direktörlerinin gelip çalışmalarımı görmesini bile sağlayamıyordum. Sonuç kelimenin tam anlamıyla zaman kaybıydı ve hiç bir ilgisi yoktu.
Takip Edilebilirlik kilit öneme sahiptir, çünkü bizi hedefe yaklaştırmak için seçtiğimiz her eylem için bize kriter verir. Eğer hamleniz dama taşını tahtada hareket ettirmeyecekse ne anlamı var?
Tecrübelerime göre bir hedefin mükemmel bir şekilde SMART olması için mücadele etmek o kadar sıkıcı olabiliyor ki bazı insanlar daha başlamadan vazgeçiyor. SMART çok zor geliyorsa, Scott Blanchard’dan öğrendiğim bir başka hedef belirleme yöntemi de, bir hedefin en azından 3C’ye uyması gerektiğidir: Hedef, clear (açık), compelling (ikna edici) ve connected (bağlantı kurulan) olmalıdır.
Hedef belirlemenin kimsenin bahsetmediği en büyük gücü şudur: bir hedef belirlerken, onu yazmak ve yüksek sesle söylemek, diğer insanlara ve evrene bir mesaj gönderir. Bir şekilde başkalarından ve Evren’den yardım ister, fiziksel momentum yasasından bahsetmeye bile gerek yok. Bir hedefin olmaması, hareketsizliği körüklerken; belirlenen hedefler, insanı harekete geçmeye teşvik eder. Bu hareket, daha fazla eylemi tetikler. Eylem, hedefi iyileştirmemize veya değiştirmemize yardımcı olan yeni bilgileri teşvik eder. Sihir gibi gelebilir, ama sadece fizik yasaları.
İnsanların Hedeflerine Ulaşamamasının Bir Numaralı Nedeni
İnsanların belirsiz, iyi düşünülmemiş, önemsemedikleri hedeflere ulaşmama eğilimindedir. Ancak bunun yanı sıra, hedeflerine ulaşamamalarının bir numaralı nedeni çok fazla hedef belirlemiş olmalarıdır. Bir koçluk danışanıyla çalıştığımda, kendi tecrübelerime göre iki hedef ideal sayı, üç hedef ise maksimum sayıdır. Bu, insanların ilk bakışta hedeflerinden biriyle bağlantılı görünmeyen faaliyetlerde bulunamayacakları anlamına gelmiyor. Hepimizin rastgele ya da zaman kaybı gibi görünen gereksinimleri vardır. Ancak ben neredeyse tüm faaliyetlerin hedeflerden biriyle ilişkilendirilebileceğini ve ilişkilendirilmesi gerektiğini gördüm. Bu, güçlü bir esenlik duygusu sağlayabilecek belirli bir zarafet yaratır.
Bu ya da Daha İyi Bir Şey
Bir hedefi güçlü kılacak netliğe ulaşmanın önündeki en büyük engellerden biri, hedefin doğru hedef olduğundan emin olamamaktır. İnsanlar “Ya daha iyi bir hedef olsaydı?” gibi sorulara takılıp kalabilirler. Yıllar önce koçluk yapan meslektaşım Cheryl Richardson’dan öğrendiğim bir şey, bu endişeyi çözmenin güzel bir yolunu sundu. Yapabildiğimiz kadar açık, ikna edici ve bağ kurduğumuz bir hedef belirledikten sonra şöyle yazıyoruz: “Bu ya da daha iyi bir şey.”
Yıllar önce Henry ile çalışırken, Broadway’de bir Stephen Sondheim müzikalinde başrol oynamak gibi bir hedefim vardı. Beni bu hedefe yaklaştırmayacak seçmelere giderek zaman kaybetmeyi bıraktım, odağımı daralttım, seçmeler için çok özel çalışmalar yaptım ve neredeyse Broadway’de A Litttle Night Music (Küçük Bir Gece Müziği)‘nin yeniden canlandırılmasında en sevdiğim rolde yer alacaktım. Hayalimin gerçekleşmemesinin tek nedeni, kadın başrolü oynayacak olan önemli oyuncunun hastalanması ve tüm projenin iptal edilmesiydi. Ve sonunda National Tour’da Evita‘da başrol oynadım, ki bu benim için sadece son derece tatmin edici değil, aynı zamanda kesinlikle heyecan vericiydi.
“Bu ya da daha iyi bir şey”, her zaman resmin tamamına veya tüm bilgilere sahip olmadığımız ve her zaman bizim için en iyisinin ne olduğunu bilmediğimiz gerçeğine bir göndermedir. Başkalarını ve (ister inanın ister inanmayın) Görünmeyen Gücü, hayal bile edemediğimiz alternatifler sunmaya davet eder. Hedeflediğimiz bir şey olmuyorsa belki de daha iyisi olabileceği ihtimaline kendimizi açık tutmalıyız. Bu, hedef belirleme hakkındaki en büyük ve en engelleyici mitlerden birine dair kişisel görüşümü sunma noktasına getiriyor.
Olması için Görmeniz Gerekir. Hayır.
Bu doğru değil. Ne istediğimize dair net bir vizyona sahip olmaktan zarar gelmez. Ancak muhteşem şeyleri gerçekleştirmek için bir ön koşul değildir. Bu klişe, diğerlerinden çok daha fazla insanı iyi hedefler belirlemekten alıkoymuştur. Bazı çılgınca başarılı insanlar size, aslında başardıkları şeyin her küçük ayrıntısına kadar öncesinde öngördüklerini söyleyecektir. Ancak bir o kadarı da başardıklarının hayal edebileceklerinin çok ötesinde olduğunu itiraf edecektir. Yani sonuçta yanlış değil ama %100 doğru da değil. Bazen sadece bir sezginiz, belki de sadece bir ipucunuz vardır. Bazen bu, mantıklı bile olmayan en zayıf öngörüdür.
20’li ve 30’lu yaşlarımın çoğunda, ara sıra büyük bir yemek masasının görüntüsünü görürdüm. Açıkçası bunun ne anlama geldiği hakkında hiçbir fikrim yoktu; hedeflerime çok fazla odaklanmıştım. Ama arada bir, birinin evinde büyük bir masa görürdüm ve bu beni cezbederdi. Hayatımın aşkıyla evlenene ve yetiştirdiğim çocuk sayısını ikiye katlayana kadar dört çocuğa yetecek kadar büyük bir evim ve -tahmin ettiğiniz gibi- kocaman bir masam olmadı. Herkesin hoş karşılandığı büyük bir masa gerektiren bir hayat kurana kadar, bunun başından beri özlemini çektiğim bir şey olduğunu fark etmedim.
Bazı vizyonlar geçici ve anlaşılmazdır. Harekete geçmenin bir sihri ve bilemeyeceğimiz gizmeli güçler var. Yine de kesin olan şu ki piyangoyu kazanmak için bir bilet almak gerek.
Hedef Belirlerken Kendinize Sormanız Gereken Sorular
- Sihirli bir değnek sallayıp herhangi bir şey yaratabilseydim, bu ne olurdu?
- Eğer kendimi şüphe ederken bulursam, kendime anlattığım ve bu şüpheyi besleyen hikâye nedir?
- Bunu bu kadar önemli kılan nedir?
- Bu şeyin benim için bu kadar önemli olduğunu nereden biliyorum?
- İstediğim şeyi en azından yaratmaya çalışmazsam kendimi ne kadar hayal kırıklığına uğratacağım?
- Bu hedefe ulaşmamda bana kim yardımcı olabilir? Karşılığında onlara nasıl yardım edebilirim?
Hedef belirlemeye çalışan ancak takılıp kalan ya da belirledikleri hedeflere ulaşamayan pek çok kişi hayal kırıklığına uğrar ve bunu içerler. Daha da kötüsü, kendilerini suçlarlar. Bu da insanları tekrar denemekten vazgeçirebilir. Bunu deneyimlemek de tanık olmak da acı vericidir. Hedef belirleme ile ilgili talimatların çoğu bunu çok basitmiş gibi gösterir; bu yüzden insanlar başarısız olduklarında, doğru yapmadıklarını varsayarlar. Kimse onlara kristal berraklıkta, ikna edici ve onlar için önemli olan şeylerle bağ kurdukları hedefler belirlerlerse harekete geçmekten kendilerini alıkoyamayacaklarını söylemedi. Kimse onlara aynı anda bir ya da iki hedeften fazlasını denememelerini söylemedi. Kimse onlara etraflarını, hedeflerini destekleyen insanlarla çevrelemelerini söylemedi. Ve neredeyse hiç kimse onlara hedeflerine ulaşmanın düşündüklerinden en az üç kat daha fazla çalışma gerektireceğini ve ayırmayı planladıklarından çok daha fazla zaman alacağını söylemedi.
Bazen hedef odaklı insanlar şanslı olur, ancak geri kalanımız sadece devam etmek zorundayız. Bu nedenle, hedef belirlemeyi ve hedeflere ulaşmayı basit ya da kolaymış gibi gösterenlere aldanmayın. Hedef belirlemek ve hedeflere ulaşmak, herkesin istediğinden çok daha fazla zaman, düşünce, düzenleme ve üzerinde yeniden çalışma gerektirir. Eğer kendinizi zorlanmış hissediyorsanız, yalnız değilsiniz. Yardım alın. Hedeflerinizi yazın ve her birinin sonuna “bu veya daha iyi bir şey” ekleyin. Çıktılarını alın ve aklınızda kalmaları için banyo aynanıza asın. Eğer her şey çok fazla gelirse, ki bazı günler gelir, kendinize biraz zaman ayırın.
Ve pes etmeyin.
Editörün Notu: Madeleine’in yüksek performanslı liderlik koçluğu hakkındaki düşüncelerine yönelik daha fazla bilgi edinmek ister misiniz? Blanchard’ın Leadership Coach Certification programına göz atabilirsiniz. Sertifikalı koçlara yönelik bu çevrimiçi, uzaktan, eğitmen eşliğinde verilen program, liderlik gelişimine Blanchard yaklaşımının derinlemesine anlaşılmasını sağlıyor. Bu bağlantıyı kullanarak daha fazla bilgi edinebilirsiniz.
Madeleine Homan Blanchard’ın “Myths and Truths about Goal Setting” adlı makalesinin çevirisidir.