Bir Sorunla Karşılaştığınızda Uygulayabileceğiniz Beş İlke
Eğer bir sağlık sorunu veya işinizde başarısızlık yaşadıysanız ya da herhangi bir çıkmazda kaldıysanız; olumsuzluğun sizi kolaylıkla kendinizden şüphe etmeye ve çaresizliğe sürüklediğiniz iyi bilirsiniz.
Hayat bazen bizi zor durumlara sokar ve ve bu zorluklar ile uğraşmak da bizi esnetir. İçinde bulunduğumuz en sıkıntılı çıkmazlar aslında genellikle gelişmemiz için karşımıza çıkan en büyük fırsatlardır. Entelektüel olarak bunu bilsek de zor bir durumun tam ortasında kaldığımızda, bu bilgi bildiğimiz ama kullanamadığımız bir teselli olarak kalır.
The Power of Ethical Management kitabını birlikte yazdığımız eski arkadaşım Normal Vincent Peale’den öğrendiğim bir yaklaşım bu konuda çok yararlı. O kitapta, etik karar vermenin beş temel prensibini anlatıyorduk. Bu beş prensip aynı şekilde problemlerle uğraşırken de kullanılabilir. Üstelik bu problemler ne kadar zor görünürlerse görünsünler.
Amacınız Üzerine Düşünün
Bir aksaklık ile karşılaştığınızda, amacınızı gözden geçirmek, eski temponuza dönmenize yardımcı olabilir. Amacınız özü itibariyle zaten motive edici olacaktır, çünkü uğruna uğraştığınız şey için olması gereken budur. Bir başı ve sonu olan hedeften farklı olarak amaç daimidir. Varoluş nedeninizdir.
Farz edelim ki; kariyerinizde bir engel ile karşılaştınız. Eğer kaçırdığınız hedef (kaybedilen bir iş ya da fırsat) ile ilgili takıntı yaparsanız cesaretiniz kırılacaktır. Amacınıza odaklandığınızda ise dikkatinizi dünyada olmak istediğiniz kişiye ve yaşamak istediğiniz hayata yeniden yönlendirmiş olacaksınız.
Eğer bir hayat amacınız yoksa ve bir tane yaratmak istiyorsanız önceki yazılarımdan, Kendi Kişisel Amacınızı Yazmak isimli olanını okuyabilirsiniz.
Kendinizden gurur duyduğunuz şeylere bakın
Gurur zaman zaman kötü bir anılır. Sonuçta kendini dev aynasında gören kişi, kolaylıkla bir hata yapabilir. Hata yaptığınızda hissettiğiniz gururdan başka bir şeydir. Ben gururu büyük bir egoya sahip olmak olarak tanımlamam. Büyük hedefleri olmasına rağmen hata yapabileceğinin de farkında olan öz saygısı yüksek insanları kastediyorum. . Eğer vazgeçmek, ileri girmek ve amacımızı yerine getirmek için gurur çok önemlidir. Tıpkı Ben Franklin’in 1740 yılında Poor Richard’s Almanack ‘ında yer alan “Boş bir çorabın ayakta durması zordur,“ sözü gibi. O yüzden de gurur duyduğunuz şeyleri hatırlamaktan korkmayın!
Sabırlı Olmayı Deneyin
Eğer “Aman Tanrım!” filmini izlediyseniz, belki şu sahneyi hatırlarsınız. John Denver, George Burns’un canlandırdığı Tanrı’ya sorar: “Gerçekten de dünyayı altı günde, kalanını da yedinci günde mi yarattın?”, Tanrı da yanıtlar: “Evet öyle. Ancak benim günlerimin seninkinden birazcık uzun olduğunu bilmelisin. Örneğin bu sabah uyandığımda Freud henüz tıp okuyordu.”
Sabırlı olmayı öğrenip benden daha yüksek bir gücün zamanlamasına güvendiğimde işlerin benim için yoluna girmeye başladığını fark ettim. Sabırlı olduğunuzda, aslında olayların o şekilde gerçekleşmiş olmasının arkasında iyi bir neden olduğunu fark ediyorsunuz.
Bu hayatta kaçınılmaz olan gecikmeleri ve çekilen acıları kabul etmeyi ve onlara sabret meyi öğrenmek çok önemli. Kısa vadede zor olsa bile , elinizden gelenin en iyisi en doğru şekilde yapıyorsanız, inanın, çabalarınız uzun vadede mutlaka sonuç verecektir.
Azimli Olmayı Sürdürün
Arkanıza yaslanıp hiçbir şey yapmadan durmaktan fazlasını yapmalısınız: çaba olmadan sabretmek, amaçlarınızı gerçekleştirmek için yeterli değildir. Bir yenilgi yaşadığınızda önce bu durumla ilgili hislerinizi hazmettikten sonra kendinize gelip hedef ve taahhütleriniz doğrultusunda çalışmaya devam etmelisiniz. Calvin Coolidge bir keresinde şöyle demiş, “Dünyada hiçbir şey azmin yerini tutamaz. Yetenek tutamaz, çünkü yeryüzünde en çok bulunan şey yetenekli ama başarısız insanlardır. Deha da tutamaz çünkü değeri bilinmemiş dahilerin hikayesi neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Eğitim de tutamaz çünkü dünya eğitimli fakat işe yaramaz insanlarla doludur. Sadece azmin ve kararlılığın sonsuz bir gücü vardır.” Ben de onunla aynı fikirdeyim.
Perspektif Kazanın
Perspektif, söz konusu herhangi bir durumda neyin önemli olduğunu görebilme kapasitesidir. Bunu yapabilmek için, sorununuzdan biraz uzaklaşmanız gerekir. Eşim Margie bunu, hayatının helikopterden nasıl göründüğüne bakman gerekir şeklinde söyler. Aynadan geriye iki adım attığınızda en minik kusuru bile görebilirsin ve birden bire bu kusur çok büyük bir sorun haline gelir. Ama eğer hayatına bir helikopterden bakarsan o zaman büyük resmi görürsün ve bu tür küçük şeyler daha az önemli hale gelir.
2015 yılındaki “Enter Your Day Slowly to Lead a Balanced, Productive Life” (Dengeli ve Üretken bir yaşam için güne yavaş başlayın) isimli yazımda perspektif konusunu geniş bir biçimde işlemiştim. Sizin de hepimiz gibi bir günde 24 saatiniz var. Satranç oynadığınızı ve rakibinizin “Şah mat!” dediğini farz edin. Köşeye sıkıştınız ve oyun sona erdi. “Tahtanın daha geniş olması lazımdı,” diye şikayet edemezsiniz! “Daha fazla zamana ihtiyacım” var dediğinizde de aslında tam olarak bunu söylemiş olursunuz.
Düşünmeye zaman ayırmak, içimizden gelen sesin söylediklerini dinlemek ve bize gösterdiği rehberliğe kulak vermektir. Bunu yaptığımızda yeniden amacımıza odaklanır ve ilerlemek için akıllıca kararlar alabiliriz.
Bir dahaki sefer büyük bir zorlukla karşılaştığınızda amacınızı düşünmeyi, gurur duyduğunuz şeyleri hatırlamayı, sabretmeyi, azim göstermeyi ve perspektif kazanmayı deneyin. Karşı karşıya olduğunuz soruna hemen yanıt bulamasanız bile, bu yaklaşım gelişimize destek olacak; garanti veriyorum.