Sofra Muhabbetlerini Seven?
Margie ve ben evliliğimizin ilk yıllarında akşam yemeğinde misafir ağırlamaktan ne kadar keyif aldığımızı fark ettik. Bazen sadece bir süredir görüşemediğimiz birkaç yakın arkadaşımızı davet ederdik, bazen de şehir dışından gelen aile üyelerini ağırlardık. Bazen de birbirini hiç tanımayan komşuları aynı anda davet ederdik; onları tanıştırmak ve arkadaş olmalarını izlemek çok eğlenceli olurdu. Şirketimiz büyüdükçe bir çok meslektaşımızla çok iyi arkadaş olduk ve akşam yemeği partileri bir efsane haline geldi.
Sandviçlerden arka bahçedeki barbekülere ve tatil ziyafetlerine kadar her şeyin yer aldığı bu buluşmalarda önemli olan hiçbir zaman yemek olmadı. Önemli olan yoldaşlıktı; eski dostları görmenin ve yenilerini edinmenin verdiği keyifti.
Margie ve benim ilk başlarda ilginç bir şey dikkatimizi çekmişti. Herkes büyük bir masaya oturduğunda, aynı anda birkaç küçük sohbet devam ediyordu. İnsanlar sollarındaki kişiyle ve sağlarındaki kişiyle konuşuyorlardı ve hepsi bu kadardı. Bunda yanlış bir şey yok, ancak biz insanların partiden birbirleri hakkında, gelmeden önce bildiklerinden daha fazlasını bilerek ayrılmalarını istedik. Herkesi bir araya getirmenin en iyi yolunu bulduk. Çok basitti.
Yemek sırasında bir noktada Margie, yanında oturan kişiye içinde birkaç küçük kağıt bulunan bir kavanoz verdi. Herkesten kavanoza elini sokup bir kâğıt alması (bakmadan) ve kavanozu bir sonraki kişiye uzatması istendi. Herkes birer kağıt aldığında, yüksek sesle okuyup cevaplayacakları bir soru olduğunu gördüler. Herhangi bir baskı yoktu, insanlar sorularını hangi sırayla gelirse gelsin cevaplayabilirlerdi. Bazıları cevaplarını düşünmek için zamana ihtiyaç duyarken, bazıları da özgüvenlerini artırmak için birkaç kişiye sıralarını verme gereği görüyordu.
Arada bir kuralları değiştirir ve herkese cevaplaması için aynı soruyu verirdik. Bu durumların her biri unutulmaz zamanlardı. Sorular ve cevaplar sohbet başlatıcı olmaktan öte, insanların başka türlü asla duyamayacağımız düşüncelerine, duygularına ve anılarına ışık tutuyordu. Anlatılan hikayeler başka hikayelere, yorumlara, şakalara, düşündürecek fikirlere ve her zaman da kahkahalara vesile oldu.
İşte akşam yemeğinde konuklarımıza yönelttiğimiz sorulardan birkaç örnek:
- En iyi doğum günü anınız nedir?
- Bu yıl ne öğrendiniz?
- Bu yıl size neşe getiren neydi?
- Neyi dört gözle bekliyorsunuz?
- Doğru olduğunu bildiğiniz bir şey söyleyebilir misiniz?
- Yaşayan ya da ölmüş herhangi biriyle akşam yemeği yiyebilecek olsaydınız, bu kim olurdu?
- Gelecekte, henüz yapmadığınız neyi yapmak istiyorsunuz?
Ama bir saniye, bu sadece yetişkinlerin akşam yemeği partileri için değil. Evde okul çağında çocukları olan herkes, aile yenen akşam yemeklerinde çocukların bir kavanozdan soru seçmesine izin vermenin, her gün aynı “Okul nasıldı?” sorularını yanıtlamalarından çok daha ilginç, bilgilendirici ve eğlenceli olduğunu görecektir. Hatta kendi sorularını uydurmak ve bu etkinliği arkadaşlarıyla birlikte yapmak bile isteyebilirler.
Bu amaçla hazırlanmış soru listeleri içeren web siteleri bulmak çok kolay. Bu linkleri paylaşarak sizin için biraz kolaylık sağlamak isterim:
- Yetişkinler için Komik Sofra Konu Başlıkları
- Aileler için Sofra Konuları
- Düşünenler için 703 Sofra Başlığı
Masada bir kavanoz dolusu konu bulundurmak hiç fena bir fikir değil. Herhangi bir masada bulunan herkesin birbirini biraz daha iyi tanıması için harika bir yöntem. Neler duyup öğreneceğinizi asla tahmin bile edemezsiniz!
Ken Blanchard
Ken Blanchard’ın yazılarının yer aldığı howwelead.org’da yer alan “Table Talk, Anyone?” adlı makalesinin çevirisidir.