3 Numaralı Zamansız İlke: Liderlik Sevgidir
Oğlum Scott ile birlikte, başarılı liderlik için gerekli olan altı zamansız ilke hakkında bir kitap üzerinde çalışıyoruz. Bu ilkeler, her liderin bilmesi ve uygulaması gereken, başkalarıyla çalışmaya ilişkin temel gerçekleri ortaya koyuyor. Bu blog yazımda üçüncü ilkeyi anlatıyorum: “Liderlik sevgidir.”
İlk iki ilke -“Liderlik bir ortaklıktır” ve “İyi bir lider, insanları işlerini doğru yaparken yakalar”, 1970’lerde ve 1980’lerde, bunlar hakkında konuşmaya başladığımda devrim niteliğindeydi. Bugün bu fikirler daha fazla kabul görüyor. Ancak üçüncü ilke “Liderlik sevgidir” hâlâ devrim niteliğinde.
İş yeri için kullanılan sevgi kelimesini duyduklarında insanlar biraz geriliyor. İnsanlara ve kurumlara liderlik etmenin zorlukları karşısında, sevgi gibi yumuşak ve belirsiz bir şeyle yaklaşılabileceğini söyleyince şüphe duyuyorlar. İşler zorlaştığında ne olur? İnsanlar iyi davranmadığında veya malî sonuçlar, olmasını istediğiniz gibi olmadığında ne olur? Birçok lider, iş dünyasında tarafsızlığın sevgiden daha yararlı olduğuna inanıyor.
Ben buna katılmıyorum. Blanchard’da, insanları sevmenin ve onlara saygı duymanın anlamlı ilişkilere ve uzun vadede olumlu sonuçlara yol açtığına inanıyoruz. İnsanlarla samimiyet kurmayarak risk almaktan kaçınmak, başarılı organizasyonlar yaratan türde bir bağlılık yaratmaz.
Bu ilke konusunda kendimi o kadar tutkulu hissediyorum ki, “Liderlik sevgidir” felsefemizi paylaşan bir liderle bir kitap bile yazdım: Southwest Airlines emekli başkanı Colleen Barrett ile. Kitabımıza Lead with LUV adını verdik ve bu şekilde heceledik çünkü LUV, SW Airlines’ın hisse senedi simgesidir. Southwest Airlines, yıllardır gördüğüm, sevgiyi eyleme döken birkaç şirketten biri. Çalışanlarını, müşterilerini ve amaçlarını sevmeye kararlıdırlar: Dostça, güvenilir, düşük maliyetli hava yolculuğu aracılığıyla insanları hayatlarında önem arz eden şeylere kavuşturmak.
Sevgi Dolu Liderler Huysuz Liderlere Karşı
Colleen gibi, en iyi liderler sevilmek için değil, sevmek için burada olduklarının farkındadır; hizmet etmek için buradalar, hizmet edilmek için değil. Büyük liderler hedefleri netleştirir, kolları sıvar, egolarını bir kenara koyar ve insanların kazanması için ne gerekiyorsa onu yaparlar.
Oğlum Scott’ın “huysuz CFO’lar” olarak adlandırmayı sevdiği sevgi dolu olmayan liderler ise, insanların her şeyden önce kazanma amacıyla manipüle edilecek satranç tahtasındaki piyonlar gibi olduğuna inanırlar. Bu yaklaşım bir süre işe yarayabilir, ancak uzun vadede kaybettiren bir stratejidir çünkü başarılı sonuçlar ancak insanlar kendilerine saygı duyulduğunu ve değer verildiğini hissederse sürdürülebilir.
Organizasyonumuzda her iki lider türünü de deneyimledik. Yıllar önce, şirketimizi yönetmesi için oldukça zeki ve azimli bir kişiyi işe aldık. Tek sorun, insanlarımızı sevmemesiydi. Şirketteki moral onun liderliği süresince düştü. Ve o ayrıldıktan sonra ise şirketimiz büyüdü!
İşte o zaman eşim Margie ve ben liderliğin sevgi ile ilgili olmadığını, sevginin ta kendisi olduğunu anladık. Margie bunu çok güzel bir şekilde özetliyor: “Her şey, misyonunuzu sevmek, insanlarınızı sevmek, müşterilerinizi sevmek ve diğer insanların muhteşem olabilmelerine müsaade etmek için yollarından çekilebilecek kadar kendinizi sevmek ile ilgilidir.”
İş Ortamında Koşulsuz Sevgi
“Liderlik sevgidir” ilkesinin en devrimci yönlerinden biri, bu sevginin koşulsuz olması ve insanların performansına bağlı olmamasıdır. İnsanlara sevginizi ve saygınızı, onlar daha sevgiyi kazanmadan önce, onlar hala hata yaparken gösterirsiniz. Bir iş ortamında birini sevdiğinizde, onu bir bütün olarak görür, seversiniz. Tanrı’nın gereksiz insan yaratmayacağını bilirsiniz. İnsanların özünde iyi olduklarını ve onların tarafında olduğunuzu bilmelerini sağlarsınız. Bu da güveni besler.
Sevgiyle liderlik etmek zamanla bir organizasyonun kültürünü dönüştürür. Bağlı çalışanlar, liderin sevgi dolu davranışını taklit eder ve başkalarına ilgi ve saygı göstermeye başlar. Bu, insanların kendilerini güvende hissettikleri, görüldükleri ve kabul edildikleri bir kültür yaratır. Organizasyondaki insanlar şirket hakkında tutkulu hale gelir.
Çalışanlarınız kuruluşunuz hakkında tutkulu olduğunda, bu tutkuyu iş ortakları ve müşterilerle paylaşırlar. Bu ortaklar ve müşteriler, şirketinize olan sevgilerini arkadaşlarına, ailelerine ve sosyal medyadaki takipçilerine bile söyleyen fanatik müşteriler haline gelir. Sonuçta, kuruluşunuz gelişir. Bu yüzden, sevgiyle liderlik etmeyi unutmayın!
KEN BLANCHARD
Howwelead.org blog sitesindeki “Timeless Principle #3: Leadership Is Love” adlı makalenin çevirisidir.